18
Bir gün askeri bir görev için denizaşırı diyarda yer alan Şira kentine gönderildim. Benim ile birlikte 5 kişi ve 5 robot göreve çıkmıştık. Şira kenti kurak ve sıcak bir yerdi. Yüksek tek-nolojinin var olmasına rağmen burada evler hala kerpiçten yapılıyordu. İyi bir altyapısı-nın olduğu söylenemezdi. Kapıları da yoktu, sadece kalın bir bez parçası geriyorlardı. Bu bez zaman zaman dışarıda oluşan kuvvetli rüzgarın geçişine mani olamıyordu. Yerlilerin sadece zorlu hava şartlarına dayanması yet-miyormuş gibi bir de bizden yani askerlerden sakınması gerekiyordu.
Her gelen asker barışı getirdiğini iddia ettiğin-den benim sözlerime de inanmıyorlardı. Göz-lerinde bize karşı büyük bir şüphe olduğunu anlayabiliyordum. Görevimiz gayet basitti. Bölgede şirketimize karşı oluşabilecek dire-nişçilere karşı göz dağı vermek ve bunun için gerekirse ters hareket eden birkaç kişiyi canın-dan etmekti. Şüphe dolu gözlerin korkması gayet normaldi. Bu tür görevlerden nefret ediyordum çünkü her ölümle karşılaştığımda diğer askerlerin kana susamışlıklarını görü-yordum. Sanki öldürmek istiyorlar da emirler onlar için birer kılıf görevi görüyordu. Çoğu asker bahane olarak şirketin bağımsızlığı ve
17